Twitter
Berkay Mordoğan
Berkay Mordoğan

Evdeki çatal bıçağı atın

05 Ağustos 2016 Cuma

Daha iyi canlılar olabilmek adına evrilirken, bir noktada ateşi bulduk ve yemeğimizi pişirebilmeye başladık. Bu, yediğimiz yemeklerin sadece daha güzel olmasından fazlasını ifade ediyordu.

Artık gıdamızı yenebilir hale getirmek, sindirmeyi kolaylaştırmak mümkündü ve sırf hayatta kalabilmek için her gün 6 küsur saatimizi sadece bir şeyleri çiğneyerek geçirip sonra da sindirmek bizi çok yorduğu için uyumak zorunda değildik.

Kısacası yemeklerimizi pişirmek, çok daha fazla besine çok daha kolay ulaşabilmek demekti. Öncesinde sırf ölmemeye harcadığımız enerjimizin çoğunu keşfederek, öğrenerek ve gelişerek tüketmeye başladık ve artık karın tokluğu için o kadar da zaman harcamak gerekmiyordu.

İşte bu şekilde dünyaya daha önce hiçbir canlının olamadığı kadar sahip olduk. Tabi ki burada bitmedi, yemeğimizi ve yemek yapma şeklimizi daha verimli daha besleyici hale getirmek için durmadan geliştirdik, hâlâ da geliştiriyoruz.

Gıdalarımızın raf ömrünü uzatmak, besleyiciliğini ve ulaşılabilirliğini arttırmak için hep yeni şeyler keşfediyoruz. Düşünsenize, aylar boyunca uzayda kalacak astronotlara bile yemek yedirmenin bir yolunu bulduk!

"Ne varmış, koysunlar istasyona bir buzluk olsun bitsin" diye düşünebilirsiniz ama yerçekimi olmadan pilav yemek de kolay iş değil!

Hal böyleyken yemeğin ve yemek anlayışımızın gelişimini tamamladığını düşünmek de -bence- safça olur. Peki ya ne olacak? Bir noktada yaprak kemirmeyi bırakacak mıyız? İlla ki herkesin aklından şöyle bir geçmiştir, ileride sadece haplarla veya onun gibi şeylerle beslenmeye başlayıp yemek yapma tantanasından kurtulma düşüncesi.

Ve bu yazımda bahsetmek istediğim de o ki, düşündüğümüzden, en azından şimdilik daha yakın bir ihtimal bu, zira artık böyle bir ürün var. 

 

Adı Soylent, Amerikalı Rob Rhinehart adında genç bir girişimcinin yapmaya başladığı bu ürün, aynı sporcuların kullandığı protein tozları gibi suyla karıştırılıp içilen bir toz, sıvı hali şişede de satılıyor ve soğutulmadan bir yıl boyunca bozulmuyor.

Devrim niteliğindeki özelliği ise 400 kalori içeren bir öğün olması... O öğünde olması gereken bütün besin değerlerine sahip. Hem protein, yağ ve karbonhidrat içeriyor, hem de ihtiyaç duyduğumuz bütün vitamin ve mineralleri. Üstüne üstlük içinde hiç kolesterol yok ve sindirimi de kolay.

Firmanın sözlerine göre Soylent her yemeğin değil, ama herhangi bir yemeğin yerine geçebiliyor. Şimdilik kimse "Haydi madem, şu soğanlarla patateslerle uğraşmanın lüzumu kalmadı, buna geçiyoruz" demiyor ama bir yandan da geleceğin insanlarının bu şekilde beslenmesi ihtimali göz kırpmıyor değil. 

Ben, bu tip gıdaların ilerleyen zamanda hayatlarımızda hatrı sayılacak kadar yer edeceğini, fakat hiçbir zaman "yemek gibi yemek" yemeyi bırakmayacağımızı düşünüyorum.

Bunun gibi kolay ve hızlı tüketilebilecek gıdalara modern insanın gün geçtikçe daha fazla ihtiyacı oluyor, fakat yemek yemenin bize verdiği tek şey besin değil. Yemek yemek, en çarpıcı sosyal aktivitelerimizden biri ve kimsenin arkadaşıyla denize nazır bir masada açık kahverengi bir sıvı içerek unutulmaz bir gece geçirebileceğini düşünmüyorum. Ayrıca yemek yemek bizi heyecanlandırıyor, şaşırtıyor ve mutlu ediyor.  Buna hâlâ ihtiyacımız var.